Dün olduğu gibi bugün de gönlünü ve kapısını sonuna kadar açan, ekmeğini paylaşan aziz bir milletin evlatlarıyız. İnsanlığın baştacı edildiği, merhametin yüceltildiği o kadim kültürümüzün kutlu eserlerinden biri de Kızılay... Şanlı hilalin bayrağını süslediği ecdat mirası 150 yıllık bu yardım kuruluşumuz, 137 ülkede insanlık görevi icra ediyor.
Anadolu insanının yardım elini en son, deprem ve tsunaminin vurduğu Endonezya'ya uzattı, bu kez binlerce kilometre uzakta gönül köprüleri kurdu. 1868'de bir grup hekimin ilk temellerini attığı, Atatürk'ün bugünkü ismini verdiği Kızılay, iyilik bayrağımızı dünyanın dört bir yanında dalgalandırırken, devletten bir kuruş da destek almıyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde milletimizin bağışlarıyla her geçen gün biraz daha büyüyor, büyüdükçe daha çok kişinin kara gün dostu oluyor...
Merhamet duygularımızı kabartan, iyiliğin ve paylaşmanın tarifsiz sevincini yaşatan bu başarının son dönemde nasıl arttığını Kızılay yöneticilerinin gözleri anlatmaya yetiyor. Geçmişte bu kurumu arpalığa çevirenler gibi onlar ballı maaşlar almıyor, daha doğrusu hiç almıyor; aksine varını yoğunu veriyor, gönlünü her şeyiyle ortaya koyuyor. Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğim Kızılay İzmir Şubesi Başkanı Kerem Baykalmış gönülden bağlı olduğu görevinin gereğini hakkıyla yerine getirmek için yaptıklarını anlatırken duyduğu heyecan, bu güzide kurumun başarısının sırrını ziyadesiyle anlatıyor... Baykalmış yönetiminde görev alan gazeteci ağabeyim Vahap Dabakan'ın göğsüne taktığı Kızılay rozetinden sonra daha ışıl ışıl bakan gözleri de iyilik yapmanın mutluluğunu gösteriyor.
Ailelerini, işlerini ve özel yaşamlarını ihmal edip, ecdat mirası bu gönül vazifesine kendilerini adayan Kerem Baykalmış ve ekibi, Kızılay'ın iyilik bayrağını daha yükseklere çıkarabilmek için İzmirlilerden daha çok destek bekliyor. Ulu Önder Atatürk'ün bağışıyla 1926'da işletmeye açılan Kızılay maden sodasından içilen bir şişenin bile zor durumdaki bir kişiye yardım olarak döneceği vurgulanıyor. Kızılay İzmir Şubesi yöneticileri topluma işte böyle seslenirken, ben de Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk da bulunmak istiyorum...
Kıymetli Hocam;
İlkokuldan itibaren istisnasız tüm çocuklarımızı Kızılay gönüllüsü olarak yetiştiremez miyiz? Bunu milli eğitimin ayrılmaz bir parçası haline getirip, evlatlarımızın yüreklerine merhamet duygusunu daha çok nakşetsek yarınlarımız iyi olmaz mı? Bugünkü moda tabiriyle sosyal sorumluluk denilen karşılıksız iyiliği, yardımlaşmayı ve dayanışmayı kendine düstur edinmiş, Kızılay gibi bir değeri bağrından çıkarıp 150 yıldır yaşatmış aziz milletimize de bu yakışmaz mı?..
